SİHİRLİ ANNEM - Röportaj
   
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  ANKET
  FORUM
  Yeniden başlasın
  Eski bölümler arşivi
  Röportaj
  Bazı sitelerdeki yorumlar
  wallpaper
  foto albüm
  SİHİRLİ ANNEM MELODİLERİ
  linkler
  oyuncu bilgileri
  SİHİRLİ ANNEM OYUNCULARI
  şarkı söylemek lazım(zuhal topal)

inci.jpg

İNCİ TÜRKAY RÖPORTAJI

-Oyunculuk geçmişinizden söz eder misiniz? Nasıl adım attınız sahneye?
-Ben 1985 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı'nın oyunculuk bölümüne girdim. Üstelik Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyordum. Üniversiteyi bırakıp bu okula geldim. Ankara Devlet Tiyatrosu'nda iki yıl çalıştım. Sonra Gencay Gürün'den bir teklif aldım. "Sylvia" adlı oyun için. Nevra ve Metin Serezli ile birlikte oynadığım bu oyun çok ses getirdi. "Avni Dilligil En İyi Kadın Oyuncu" ödüllerini kazandırdı. Ama 8 yıl sonra devlet tiyatrolarına olan hizmetimi, her şeyi bırakıp İstanbul'a geldim. Gencay Hanım'la tiyatro çalışmalarıma devam ettim.

-TV'ye geçiş nasıl oldu?
-Televizyona o zamanlar çok sıcak bakmıyordum, ama gelen bir teklifi değerlendirdim. NTV'de "Gece Gündüz" adlı bir kültür sanat programını sundum. Onun arkasından Faruk Bayhan'dan bana teklif geldi. Genel Müdür Bayhan beni seyretmiş, beğenmiş. Görüştüğümüz zaman ona "Benim yapmak istediğim tek şey çocuk programı" dedim. Arzu Göğüş, çocuk programları koordinatörü. Kendisi "Duma Duma Dum" adlı programın da yaratıcısı. Programı bir denemek istedim. Çünkü canlı yayındı ve katılan çocukların yaş gurubu da çok düşüktü. 25 çocukla zor olabilir şeklinde bir tereddütüm oldu. Ama çok tuttu. İki yıldır da bu oyun devam ediyor. 400'üncü programımızı kutladık. Reytingleri, başarısı çok güzel...

-Hem Eti'ni sponsorluğunda çekilen "Duma Duma Dum"da, hem de "Sihirli Annem"de çok başarılısınız.
-Zaten "Sihirli Annem" gibi bir dizide oynamamın nedeni de yine çocuklara yönelik olması.

-Son günlerde, programda sık sık çocuklara "Siz bir şeyi yeter ki çok isteyin, o olur" demeye başladınız. Bir de dizideki rolünüze ilişkin bazı açıklamalar da yapıyorsunuz.
-Evet, çünkü "Sihirli Annem"den beri iyice benim üstün güçlerim falan olduğuna inanmaya başladılar. Ama ben onlara her programda şunu söylüyorum. "Bir şeyi çok isterseniz ona sonuna kadar inanmalısınız. İnandığınız şey gerçek olur. Çabalamadan elde edilen şeyin hiç bir manası yoktur." Bunları çok güzel kavrıyorlar.

-"Sihirli Annem" de kısa zamanda 'Prime time'da birinci oldu. Çok tutuldu.
-Niye çok oturdu, çünkü yine çocuklarla beraber. Gene çok samimi... Fantastik bir program olduğu için çocukların ilgisini çekiyor.

-Eleştiri de var mı? Çocukların perilere inanması, korkması da söz konusu olabilir.
-Yaşasın bence çocuk... Bunu da sorgulasın. Çok güzel bir şey. İyilik de kötülük de bu dünyada. Ben aynı zamanda doğaüstü güçlerin varlığına da inanıyorum zaten. Bence çocukların bunu sorgulaması, üzerinde düşünmeleri çok iyi. Çünkü bir şeyi 'yap' demek ve o çocuğu düşündürmemek doğru değil... Düşünüyorsa, sorguluyorsa, eleştiriyorsa, bunlar benim istediğim şeyler zaten.

kaynak:www.formdakal.com.tr

DEFNE JOY FOSTER RÖPORTAJI

lv146.jpg

Ben Adanalıyım, karşımdaki kişinin de Adana'da doğduğunu öğrenince dikkatimi çekiyor. Adana doğumlusunuz. İlginç bir hikayesi var sanırım Adana'da doğmanızın.

<İlginç bir hikayesi yok aslında. Babam NATO'da asker olduğu için annem beni yurtdışında doğurmayı düşünüyormuş ama Adana İncirlik'te doğmuşum. Sonrasında İzmir'e gitmişiz.

Ben daha farklı duymuştum Adana'da doğuşunuzu. 'Uçakta giderken anneniz sancılanınca Adana'ya dönüş yapılmış. O yüzden mecburi olarak Adana'da doğmuşsunuz' şeklinde duymuştum.

<Ağızdan ağıza yayılarak değişmiş ama öyle değil, anlattığım şekilde.

Adana'yı biliyor musunuz peki?

<Hayır, sadece Adana İncirlik'te doğmuşum o kadar. İzmir'e gitmişiz hemen.

Şu an beğenilen 'Sihirli Annem' dizisinde rol alıyorsunuz. Ondan bahsedeceğiz ama ben daha önce sizi tanıdığımız ilk yıllara gitmek istiyorum. Kral TV'de Vj olarak çıktınız karşımıza. Nasıl gelmişti Vj'lik teklifi?

<Şöyle oldu; aslında o kadar uzun bir hikayedir ki bu... Benim bir arkadaşımın nişanı vardı. Orda nişanlanan arkadaşımın kardeşiyle çok eğlendik. O bana söylemişti, Vj arıyorlarmış. Ona "Senin gibi deli bir tanıdığın var mı?" demişler. O da beni götürdü, Kral TV'ye. O şekilde başladım. Tesadüf yani.

Kral TV'de Vj'lik öncesinde neler yapıyordunuz?

<Boş gezene kalfalık yapıyordum! Bir sene kadar Amerika'daydım. Ondan önce sigortacılık yapıyordum, onun da öncesinde annemin bir dükkanı vardı, konfeksiyon üzerine, ona yardım ediyordum.

Vj'lik yaptığınız dönem, rahat tavırlarınızdan dolayı size 'ukala, şımarık' diyorlardı. Ne hissettiriyordu bu tür laflar size?

<Şimdi... Yanlış değil, ukalalığım vardır, şımarıklığım vardır. Ama neden? Oradaki amacım ukalalık ya da şımarıklık yapmak değildi. Ne isem o idim ve insanlara garip geliyordu. Çünkü özel televizyonlar da yeni açılmıştı, yeni başlamıştı, böyle bir anlatım tarzı yoktu. Dolayısıyla insanlara garip geldi böyle bir şey ve "Ne ukala" dediler. Halbuki ben bilmem... Belki biraz ukalayım, evet kabul ediyorum.

Rahat, keyifli ve eğlenceli bir insan olduğunuzu gözlemliyorum. Nasıl başarıyorsunuz bunu? Yapıyla mı alakalı?

<İşimi yaparken rahat ve keyifliyim. Onun dışında kendi hayatımda benim de çıkmazlarım, çelişkilerim, içimde büyüttüğüm şeylerim var. Ama işimi yaparken o kadar eğleniyorum ki galiba her zaman olmuyor artık, onlar da gidip geliyor ama eğlendiğim için öyle oluyor yani onu yaparken galiba içimdeki sıkışmışlığı işimde çalışıp, telafi edip rahatlıyorum.

Kral TV'den sonra Best TV'ye geçtiniz.

<Aaaaa! Sıkı takipçisin.

Evet, ama Kral TV'den Best TV'ye geçme dönemi öncesinde uzun bir ara verdiniz. Nedeni neydi? Biraz ara vermek istediniz belki de...

<Yooo, ukalalıktan işsiz kaldım işte. Yani çok açık sözlü olduğum için genellikle, öyle bir dezavantajını yaşadım ben onun. Star'da çalıştığım dönemde müdürlerimle kavga ettim, sonra kovuldum. Sekiz ay kadar bir süre işsiz kaldım. Annem bana "Gidip, bir yerlerle konuş, işe başla." dedi. " Olur mu canım, ben buradayım, onlar gelip beni bulsun" dedim. Öyle zannediyordum, gençtim o zamanlar.

Şimdi de gençsiniz.

<Ama işte tecrübesizdim diyelim daha doğrusu. Öyle bekledim. Gerçekten beni gelip buldular. Ama sonra öğrendim ki gidip işi bulmak daha iyi bir şeymiş.

Best TV'den memnun kaldınız mı? Eğlenceliydi, Vj'likten çok talk-show tarzındaydı.

<Çooooookkkk... Çok eğlenceliydi. Ali Özgün'lerle çalıştık. Gece işi yapmak eğlenceliydi. Talk-show tarzında bir şey yapmak eğlenceliydi. Benim de çok hoşuma gidiyordu, böyle bir şey yapmak. Yani ne bileyim ben, çalışıyor olmak herkesin işine geldiği için benim de işime geliyordu.

Vj'liği özlüyor musunuz? Arada bir 'Vj'lik yapsam' diye geçiriyor musunuz aklınızdan?

<Hayır. Çünkü o geride kalan bir şey. Artık ilerlemek lazım. Bugün yaptığım şeyden de memnunum. Şimdi ve ileride olabilirse daha da iyisini yapmak lazım. Ben bu işe başladığımdan beri galiba bu işi çok uzun dönem düşündüm. Yani bu benim işim; para kazanıp, şöhret olmak değil de bir şeyler anlatmaya çalıştığımı düşünüyorum. Her ne kadar eğlence yani hani ben işin mâli kısmında olmuş olsam bile, ama ne bileyim ben orada çok ince de olsa anlattığım bir şeyler var, bu da hoşuma gidiyor. Genel olarak benim işimi iş yapan da bu gibi konular.

Gelelim 'Sihirli Annem' dizisine. Nasıl gidiyor?

<'Sihirli Annem' sihirli gidiyor! Çocuklar çok seviyorlar bir kere. Ben 'Sihirli Annem' e başladığımda büyüklere iş yapacağız zannediyordum, çocuklara iş yapacakmışız!

Evet, daha çok çocukların ilgisini çekti. Nasıl teklif geldi?

<Ben gittim.

Bu kez akıllıca davranıp...

<Evet. Benim ara ara dibe vurup, bir nekahat dönemim oluyor, nadasa yatıyorum bir müddet. O geçene kadar, bir buçuk sene kadar... Bir gün sabah kalktım, "Aaaa! Bu böyle olmayacak, cinnet geçirip çalışmadım" Arkadaşım vardı Kanal D'de "cinnet geçirip çalışmadım, artık çalışmazsam cinnet geçireceğim." Bunu söyleyerek geldim Kanal D'ye. Ben program sunmayı düşünüyordum. Çünkü oyunculuğu beceremeyeceğimi düşünüyordum.

Neden oyunculuğu beceremeyeceğinizi düşünüyordunuz?

<Çünkü bir televizyon filmi vardı Star'a yaptığımız. Orda benim ismimi, soyadımı, her şeyimi yanlış yapmışlardı. Benim de her şeyim yanlıştı galiba. Çünkü çok korkuyordum ben oyunculuk yapmaktan. Ama 'Sihirli Annem' de öyle bir kız çizdiler ki, çok fazla benim için oyunculuğa gerek kalmıyor. Bana yakın bir şey.

Usta tiyatrocularla çalışmak nasıl bir duygu? Mesela Nevra Serezli'yle, Suat Sungur'la çalışmak...

<Keyifli bir şey ama tiyatrocular kendi aralarında zor insanlar. Allah'a şükür iyi anlaşıyoruz, bir problem yok. Ben onları usta olarak görüyorum. Mesela Nevra Serezli... Ben ilk başladığım zaman beni onun kucağına attılar ve ondan çok şey öğrendim. O yüzden keyifli Nevra Hanım'la çalışmak. Bir kere mesela kaşını kaldırarak cümle kurabiliyor. Her yerde söylüyorum, yetenektir bu yani. Ki ben çok şey öğrendim demek üzereyken yeni bir ödevle karşılaşıp, oturup seyrediyorum ve almam gereken dersi alıyorum.

Oyunculuktan keyif aldınız mı peki?

<Keyifli. Ama nasıl keyifli? Şimdi ben bunu dramayla filan yapabilir miyim bilmiyorum. Şimdi ben özümde oyuncu muyum, onu da bilmiyorum. İşte gelecek ki göreceğiz.

Oyunculuk dışında ya da oyunculuk paralelinde yapmak istediğiniz bir şey var mı, şimdi veya ileride? Yoksa sadece sizi tanıdığımız sunuculuk mu veya oyunculuk mu?

<İlk önce sunucu olduğumu düşünüyorum. Çünkü sunumda daha iyiyim, öyle gibi geliyor. Ama oyunculuk da keyifli bir iş. Gönül ister ki kırmızı halıda yürüyeyim şöyle, olsun yani... İsterim tabii, ama istemekle olmuyor, uğraşmak lazım. Ha! 'Bu konuda ne kadar çaba sarfediyorsun?' diye soracak olursan, sorma derim.

Şimdilik Sihirli Annem devam ediyor, sunuculuk teklifi gelse yapar mısınız?

<Ederim tabii, niye etmeyeyim! Şu olmaz, o defteri kapattım mı, hayır böyle bir şey yok. Ama iyi bir oyuncuyu ortaya çıkaracak olanın iyi bir yönetmen olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla iyi bir yönetmenle çalışırım. Çünkü benim eğitimim yok bu konuda. Ama bana doğru direktifleri, nasıl yapmam gerektiği hakkında bir fikir verirse, o zaman ben de içimdeki o canavarlardan bir tanesini çıkartır, oynarım.

Önümüzdeki sezon devam edecek mi 'Sihirli Annem' dizisi?

<Edecek tabii. Çocuğum oldu, daha çocuk büyüyecek... Özellikle çocuklar çok seviyorlar. Devam eder tabii. Ben de bakıyorum keyif alınarak seyredilecek bir dizi. O yüzden de devam etsin zaten.

Bir de TRT'de 'Damak Tadı' adlı bir yemek programı sundunuz. Yemek yemeyi sevmiyorsunuz ama.

<Yemek yemeyi sevmiyorum, yemek yapmayı seviyorum.

Yemek yemeyi sevmediğinizi ve iştahınızın pek olmadığını göz önüne alırsak, kime yediriyorsunuz yaptığınız yemekleri?

<Anneme, sevgilime. Yiyorlar. İyi yemek yaparım.

İştahlı biri değilmişsiniz ama değişik tatlar tatmayı sevdiğinizi biliyorum.

<Çok değişik tatlara alışık değilim ama fikri kapmak gerekiyor. Fikri kaptıktan sonra o lezzeti sunmak daha mühim olduğu için bir sunum derdi var.

Neler kazandırdı size yemek programı sunmak?

<Yemek açısından mı, insanlık açısından mı?

İkisi de diyelim.

<TRT'de çalışmak çok keyifli. Bir kere çok bilgili insanlar, çok yetenekli insanlar. Dolayısıyla onlardan çok şey öğrendim. En keyiflisi çekimlere giderken yaptığımız sohbetlerdi, çok eğlenceliydi. Yemek konusunda da muskat diye bir baharat kattı hayatıma. Çünkü muskat keyifli bir baharat, her şeyin içine koyulabiliyor, lezzetli de bir şey. Onun dışında kremayla daha bir yoğunlaştım Yemek açısından biraz bana geniş bir vizyon oldu diyeceğim.

Yemek programının size muskat dışında kazandırdığı başka şeyler ne oldu? Mesela daha iyi yemek yapabilme mi ...

<Daha iyi yemek yapabilme... Evet, olabilir. Ben orda daha çok kendi kişisel eğitimim üzerine bir şeyler öğrendiğimi düşünüyorum. Ama yemek yapmayı sevdiğimi keşfettim. İnsanlara lezzetler, büyülü lezzetler sunmak hoşuma gidiyor

Yemek yapmaktan başka hayatta nelerden keyif alırsınız?

<Hayatta nelerden keyif alırım? (Uzun bir süre düşünüyor) Bilmiyorum ki nelerden keyif alırım. Öğrenmekten keyif alıyorum ama bezen. Çok fazla üst üste öğrenmek de beni sıkıyor. Zevk alarak öğrenmekten... Çünkü uzun süreli öğrenmeye kilitlendiğim zaman sıkılıyorum, sevmiyorum yani kabul etmek lazımsa. Çok fazla dikkatimi yoğunlaştıramıyorum, kafam dağılır. En keyif aldığım şey öğrenmek ve ilerlemek galiba. Onun dışında bugünlerde ilgilendiren çok fazla bir şey yok. Hani varsa da çıkalım Ortaköy'de deniz seyredelim filan değil de ama böyle sorduğun zaman aklıma gelmediğine göre... Bu soruyu sen sorunca boşluk oldu kafamda.

<(Burada Defne bir soru soruyor bana) Yok öyle hep soru sormak. Ben soruyorum şimdi sana. Sen nelerden keyif alırsın?

Yazmaktan, okumaktan, röportaj yapmaktan. Bunlar keyif almaktan çok hayat amaçlarımdan üç tanesi.

<Aaaa! Güzel.

Neler sizi mutlu eder?

<Sevilmek beni mutlu eder. Sevmek keza öyle. Yazmak mutlu ediyor. Yazdıktan sonra dönüp bakıyorum, bunları ben mi yazdım filan oluyorum. 'Vay bee' oluyor yani. Kendi yazdıklarıma şaşırıyorum. Hoşuma gidiyor, yazdıklarımı okuduğum zaman. Ama üstünden belli bir zaman geçmesi lazım. Çünkü yazarken algılamıyorum ben ne yazdığımı.

İlgimi çekti. 'Hayat bir türlü gibidir' demişsiniz bir söyleşide.

<Öyle miiii? Ben demişimdir. Ki ben türlüyü pek sevmem! Hiç alakam yok.

O halde bu ...

Ne güzel söylemişim. Bana bak be, vay be, ne doğru demişim.

<alnız yaşıyorsunuz sanırım. Sorumluluklarının ağır olduğunu düşünüyor musunuz, yalnız yaşamanın?

<Yooookkk. Ama şöyle bir şey var genellikle hepimiz çok yalnızız ama değiliz de bir o kadar. Çok kalabalık bir arkadaş çevrem yok benim esasında. Ama bu biraz da benim kabahatim gibi geliyor galiba. Geçenlerde şöyle bir şey buldum, çok hoşuma gitti onu da paylaşmak isterim: İnsanların enerjisini on kişiyle paylaşmakla bin kişiyle paylaşmak arsında çok ciddi bir fark var. Hani Cem Yılmaz hep der ya "çıksam ben de yaparım" diye ama çıkıp enerji verdikten sonra başkaları yapabilirler, ama ben beceremiyorum. O zaman bana bir şey kalmıyor zaten. O arada şarj olmam gerekiyor, bilmiyorum yani, öyle bir şey.

Aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?

<Aşk çok güzel bir şey ya. Bitmez yani o hikaye hiç bitmez . Otuzlara yakın bir seviyedeyim. Hani böyle hayatımın aşkını bulsam da...

Sizin için aşk, evlilik uzak bir kavram gibi mi?

<Aşk mı? Yani ne bileyim olabilecek bir şey aslında da onu taze tutmak zor. Aşk zaten taze kalmıyor da onun dönüşümlerine ayak uydurmak da eğlenceliymiş. Çünkü bitiyor ya, bitti ya, bittiği zaman lök diye kalıyorsun. Yani aynı adam ama aynı adam olmuyor, aynı kadın aynı kadın olmuyor.

Bitiyor...

<Tabii ki bitiyor. Ama onu deşip, bir şeyler çıkartmak, insanın ilk tanıştığın kişiye kendini istediğin gibi süsleyebilirsin Bir süre birlikte yaşadıktan sonra herşey netleşir, o perde kalkar ,her şey değişir filan. Bazen bu hiç hoşunuza gitmiyor. Ama öyle olsa bile insanın kendisinde de hatalar var, onları da bulup, karşısındakiyle bir şekilde onu düzeltip, böyle güzel bir şey çıkartılabilir gibi geliyor bana.

Sevgi daha mı kalıcı bu anlamda?

<Tabii ki... Aşkın sürüklediği çok fazla insan yoktur. Aşık olmak istemezler, aşktan korkarlar. Aşk var ama ben hiçbir zaman korkmadım. Hâlâ da korkmuyorum. Gittiği yere giderim ben aşık olduğum zaman Fizan'a bile giderim, o derece aşık olurum. Kaldı mı artık öyle bir şey, bilmiyorum. Sevgi de çok önemli. Zaten benim aşklarımın çoğu sonunda sevgiye dönüşmüşlerdir ve hani hayatın böyle temas noktaları olmuşlardır.

Hayatınızda yapmak istediğiniz ne var? Mesela oyunculuğumla mı iz bırakmalıyım diyorsunuz veya başka bir şeyle mi?

<İnan hiç bilmiyorum, hiçi bir fikrim yok. Hiçbir zaman ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim olmadı. Bir beş on sene sonraya bir şey yerleştirmedim. Bunun kötü bir şey olduğunu düşünüyorum zaman zaman. Çünkü bakıyorum, insanların hayalleri var, ne kadar güzel, keşke benim de olsa. Ulaşmak istediğim bir yer olsa ki; daha hızlı koşsam,daha çok yol alsam, ama öyle olmuyor.

Beş sene sonra ne yapacağımı sorsan benim de bir fikrim yok. Bunlar yapılması gereken "must"lar değil bana göre.

<Bu şey gibi... Mesela Kral TV'de Vj'lik yaparken, ilerde oyunculuk yapacağınızı bilmemeniz gibi ...

<Evet, Kral TV' den bir sene önce de televizyonda ne yapacağımı bilmiyordum. Bilinmemezlikler var. İşte biraz annem beni idare etmeye çalışıyor bu konuda ki o da haklı olarak zaman geçiyor filan diyor ama ben ne gelirse...

Peki neler söylemek istersiniz son olarak?

<Beni bulduğunuz için teşekkür ederim.

MELİKE BİRGÖLGE
birgolge@e-kolay.net

JESS MOLHO RÖPORTAJI

jess.jpg

Huzur peşindeyim

1994 yılından beri sunuculuk yapan, "Sihirli Annem" dizisinin oyuncularından Jess Molho, sessiz ve derinden gitmekte kararlı. Molho, "Adımın bir mankenle anılmasına gerek kalmadan, düzgün bir şekilde işimi yapıyorum. Çok para, tanınmak önemli değil. Huzur peşindeyim" diyor.

Televizyon maceran nasıl başladı?1994 yılında Number One TV&#8217;de sunuculuk yapmaya başladım. Çok da enteresan bir hikayesi var: 14 yaşımdan beri her yaz birlikte çalıştığım bir arkadaşım vardı. Yazları değerlendirmek adına sezonluk işler buluyorduk kendimize. 18 yaşına girdiğimiz yaz, adamdan ses çıkmadı. Nerdesin diye aradığımda, kanalda arşiv sorumlusu olduğunu öğrendim.

- Her yaz seni arayan insan niye böyle bir şey yapmış?

Bilmem. Neyse ki birkaç gün sonra beni aradı ve Number One TV&#8217;de sunucu eksiği olduğunu ve sunucu aradıklarını söyledi. Bu işten hiç anlamamama rağmen gittim. Deneme çekimi yaptılar. Berbattı tabii ki! Birkaç gün sonra telefonum çaldı. Beğenmediklerini söylemelerini beklerken, daha farklı bir şey oldu. Kanalda yeni işe başlayan bir asistan, "Sana bir şey söyleyeceğim, ama kızma. Senin demo kasetini kaybettim. Ne diyeceğim ben şimdi müdürüme" dedi. Ben de beğendiğini söyle dedim. O an aklımdan geçen sözlerdi bunlar. Ertesi gün genel yayın yönetmeni aradı ve "Asistanım sizi çok beğenmiş. Gelip, başlayın" dedi. Canlı yayında programa başladım. Berbattım! Bilgilerim yetersiz, diksiyonum kötü... Ekranda kadrajın içine girip girmediğimden bile emin değildim. Sağ olsun birkaç tane kız aramış o gün programı ve beni beğendiklerini söylemişler. Şansıma böylece programa devam edebildim. Bu arada kendimi geliştirmek adına diksiyon kursuna gidip, eğitim aldım.

ALBÜM YAPACAĞIZ

- Önümüzdeki günlerde şansının hangi konuda yaver gitmesini isterdin?

Yıllardır müzikle haşır neşirim. Bir rock grubum var. Zamanında Ortaköy&#8217;de çalıyorduk. Hobi mahiyetinde kalması ve bize eziyet olmaması şartıyla yeniden müzik yapmak isterim. Bu konuda şansa ihtiyacım var. İstemediğim programlara konuk olmak istemiyorum.

- Bu konuda herhangi bir adım atıldı mı?

13-14 tane parçamız var. Kendimizi hazır hissettiğimizde de albüm için kayda gireceğiz. Ama dediğim gibi; kimsenin bizi zorlamasını, oradan oraya sürüklemesini istemiyoruz. Zaten yeterince taviz veriyorum kendi işimde.

- Tavizden kastın ne?

Yıllarca müslüman mahallesinde salyangoz sattım. Hep alternatif ve kitlesi belli programlar yaptım. Şimdi daha geniş kitlelere hitap eden programlarda yer alıyorum. Tavizden kastım bu. Halk seni kendi istediği gibi görmek istiyor.

HUZUR PEŞİNDEYİM

- 1994 yılından beri televizyon ekranlarında olup, buna rağmen çok tanınmamak sence bir başarı mı?

Bu durumdan memnunum. Çok para, tanınmak o kadar da önemli değil. Klişe olacak ama huzur peşindeyim. Bir Vatan Şaşmaz var, bir de ben! 94 yılından beri iki günde bir ekranlardayız. Bu bir rekor bence. Çok derinden gelen, adının bir mankenle anılmasına gerek kalmadan, düzgün bir şekilde işini yapan insanlarız. Vatan daha büyük kanallarda çalıştığı için daha fazla tanınıyor. Toy zamanlarımda etrafımda mankenler de vardı. Eğer bu tarz şeylerle ilgilenseydim bugün kimse; "Bu adam kaliteli işler, ilkeli yayıncılık yapıyor" demezdi. "Hadi canım, bu herifin geçmişini biliyoruz. Şu mankenle beraber değil miydi?" diyenler olabilirdi. Bu yüzden her zaman sıfırdan, yeni bir başlangıç yapma hakkım var. Çünkü geçmişimde hiçbir saçmalık yapmadım.

- "Sihirli Annem"den önce hiç oyunculuk denemen oldu mu?

"Charlie", "Çocuklar Duymasın", "Dadı" gibi birkaç dizide konuk oyuncu olarak rol aldım. "Sihirli Annem"den teklif geldiğinde, bu işi yapamayacağımı düşündüm. Ama beni dizi oyunculuğuyla tiyatro yapmanın çok farklı şeyler olduğuna ikna ettiler. Tabii ben bu teklifi kabul eder etmez, oyunculuk kursuna da gittim. Madem bu işi yapıyorum ve oyuncu olarak adım yazılıyor, bunun altını bir şekilde doldurmam gerekiyordu.

BEN DAHA BÜYÜMEDİM

- "Sihirli Annem" çocuklara yönelik bir dizi mi sence?

Böyle düşünmemek lazım bence. Ben hala "Harry Potter"ı, "Tatlı Cadı"yı zevkle seyrediyorum. Kendini çocuk hisseden herkes bir şeyler bulabilir bu dizide.

- Sen kendini çocuk hissediyor musun?

Evet, zaten bu yüzden evli olduğum halde çocuk sahibi olmuyorum. Ben daha büyümedim ki!

BAY AŞK UZMANI

AŞK ÇOK BİLİNMEYENLİ BİR DENKLEM

SERRA: 15 yaşındayım ve biriyle çıkıyorum. Onu çok seviyorum. Benimle çıkarken başka biriyle de çıktığını öğrendim ve çok üzüldüm. Onu terk ettim. Benden özür diledi ve bir daha çıkmak istediğini söyledi. Ben onu hálá çok seviyorum. Ama bir türlü affedemiyorum. Sizce ne yapmalıyım?

En doğrusunu kalbin bilir. Çok bilinmeyenli bir denklem gibidir aşk! Şimdi ben sana "Huylu huyundan vazgeçmez. Seni yine aldatabilir" derim, ama bir bakarsın çocuk hatasının farkına varmış. Sana son derece bağlı. "Aman ne olacak. Ona bir şans daha ver" derim, sözümü dinlersin bu kez bakarsın ki aynı şeyleri yapmaya devam ediyor. Bilinmez ki. Dene ve gör diyorum. İçinden geleni yap.

ŞARKI SÖZLERİNİ UNUTMAKTAN ÇOK KORKTUM

Hayatımda bir ilki yaşarken, aynı zamanda çok da utanmıştım. Şan dersleri aldıktan sonra sahneye ilk kez çıkıyordum. Üstelik solo söyleyecektim. Artık kimsenin vokalisti değildim. O günkü heyecanımı ve çekingenliğimi kelimelerle anlatmam mümkün değil. Neyse ki seyirci benim utangaçlığımı anladı ve destekledi de kendimi iyi hissettim. O gece en korktuğum şey, şarkı sözlerini unutmaktı.

 
 
 
   
Bugün 10 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol